Kelam İlminde Temel Meseleler: BİLGİ

ElisaRiva /Pixabay

Kelam ilmindeki temel meselelerden ilki olan bilgi oldukça önemli ve üzerine çokça düşünülmüş bir konudur. Bu yazıda bilginin tanımı, çeşitleri ve kaynağı ile ilgili tanımlara ve bazı islam filozoflarının görüşlerine yer verilmiştir.

Bilginin Tanımı

  • Fahreddin er-Razi‘ye göre ilmin mahiyeti zarureten bilinse bile tanımı yapılamaz.
  • Cüveyni ve Gazaliye göre ise ilmin tarifi zordur.

Genel olarak etrafında birleşilmiş tanımlardan ikisi ise şöyledir.

  • İlim, aklın ve duyuların konusuna giren her şeyin tanınmasını sağlayan bir sıfattır.
  • İlim, zıddına ihtimal verilmeyecek şekilde manaları birbirinden ayırt etme sıfatıdır.

Bilginin Çeşitleri

Bilgi kavramı açıklanırken çeşitli tanımlar ileri sürülürken aynı zamanda bilgi çeşitlendirilmiş ve bazı sınıflara ayrılmıştır. Bu çeşitlendirmeler sonucunda da aradaki farkların ortaya konması amacıyla aralarındaki ayrıma dikkat çekilmiştir.

Akli Bilgi ve Nakli Bilgi Ayrımı

Akıl ya da us, kavram oluşturma ve bunlara göre hükmetme kapasitesi olarak kabul edilir. Akli bilgi denildiğinde karşımıza aklî bir çaba ile elde edilmiş yani iktisabi bilgiler ve istidlali bilgiler yani çıkarımlar kastedilmektedir.

Kadim Bilgi ve Hadis Bilgi Ayrımı

Bilgi ya da daha geniş kavram olarak ele alındığında ilim, hem insan tarafından elde edilebilen beşeri bilgiyi hem de Allah’ın sahip olduğu mutlak ve sınırsız bilgiyi ifade eder. Bu bağlamda;

  • Kadim Bilgi: Allah’ın bilgisi.
  • Hadis Bilgi: İnsanın bilgisi.

olarak ele alınabilir.

Zaruri Bilgi ve İktisabi Bilgi Ayrımı

İnsanî ilimler bir diğer adıyla beşerî ilimler iki kısma ayrılır. Bunlar:

  • Zarurî
  • Nazarî ve istidlalî

şeklindedir.

Nazarî ilimler ilâhiyyât (metafizik disiplinler), riyâziyyât (matematik ilimleri), tabîiyyât (fizik ilimler) şeklinde kendi içinde üçe ayrılır.

Zarurî ilimler ise herhangi bir gayret göstermeden insanda var olan bilgidir. Zarurî bilgiler kendi içinde çeşitlere ayrılır.

  • Bedihiyyat: Akılda doğuştan var olan bilgidir.
  • Tecrübeler: Tekrar eden duyumların doğurduğu bilgidir.
  • Fıtriyyat: Aklın çok basit bir karşılaştırma ile elde edebildiği hükümdür.
  • Gözlem: Müşahadeye, gözleme dayalı bilgidir. Ateşin yakması gibi…
  • Mütevatirler: Defalarca duyulan haberlerdir.

Bilginin Kaynakları

ikinciogretmen.com

Bilginin kaynağı meselesi genellikle bilgi edinme yolları (esbâbü’l-ilm) başlığı altında incelenmiş ve bunlar beş yan başlığa ayrılmıştır. Bu başlıklar şöyledir:

Akıl

Akl-ı selim, zaruri ve nazarî bilgi olmak üzere kendi içinde ikiye ayrılır. Kelamcılar tarafından akıl, doğru bilgiyi algılamada açıklamada ve ispatlamada bir araç olarak kabul edilir. Bunun yanında aklın vahye ihtiyaç duymadan nereye kadar doğru bilgiye erişebileceği konusu ise kelamcılar tarafından ihtilaflı bir konu olarak ele alınır.

Sağlam Duyular

Havâss-ı selîme, çevre ve nesnelerden gelen uyarıları doğru algılayan duyulara verilen isimdir. Havâs; müdrike (anlama ve algılama yetisi) anlamına gelen hasse kelimesinin çoğuludur. Havâss-ı selîme, beş duyu, beş dış duyu olarak da bilinir.

Beş duyu organı alemle ilgili ilk elden bilgileri elde etmeyi ve doğru bilgiye götürebilecek verileri toplamayı sağlar.

Doğru Haber

Haber-î sadık olarak da tabir edilir. Haberin doğruluğu yani sadıklığı haberi aktaranların niteliği ve niceliğinin yanında bilginin gerçekle örtüşmesi ile doğru orantılıdır.

Taklit

Kelamda bilgi konusunda belli bir otoriteye dayanmanın gerekli olduğunu ileri süren düşünceler de ortaya çıkmıştır. Bu görüştekilere göre akıl tam olarak reddedilmez ama akla yetkinliği ve yeterliliği konusunda da tam olarak güvenilemez. Onlara göre akıl yerine güvenilirliği Allah tarafından desteklenmiş kişi veya kişilerin takip edilmesi gerekmektedir.

Buna karşın genel olarak kelamcılar herkesi yakından ilgilendiren konularda her bireyin neye, nasıl ve hangi nedenlerle inandığının bilmesinin gerekli olduğu görüşündedir. Bu konuları bir başkasının söylemesi ile elde etmemeli doğrudan doğruya kendisi soruşturarak, sorgulayarak tahkik etmeli, onaylamalıdır.

Keşf

Mutasavvıflara göre keşf bir bilgi kaynağı olarak görülür. Fakat bu bilgi objektif değil, subjektif bir bilgidir ve bağlayıcı bir niteliği de yoktur. Özellikle kelamî konularda güvenilirliği hiç yoktur.

Keşf, sezgi, ilham ve sadık rüya gibi yollarla bilgi edinmenin olası görülmesinin nedeni Kur’an-ı Kerim’de aklı kullanma yollarından biri olarak kalbin de zikredilmesidir.